Rehnin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı Takip Yapılması.
Alacaklının alacağı teminatlı veya teminatsız olabilir. Alacağın teminat altına alınmış olması halinde, bu teminat şahsi veya ayni teminat olabilir. Adi ve müteselsil kefalet (BK.m.486,m.487) şahsi teminat olduğu halde, taşınır veya taşınmaz rehni (MK.m.939,m.881) ayni teminat teşkil eder.
Üzerinde alacaklı lehine rehin tesis edilen taşınır veya taşınmaz mal borçlu ya da üçüncü kişiye ait olabilir. Rehnedilen taşınır veya taşınmaz malın üçüncü kişiye ait olması veya rehnin tesisinden sonra o malın mülkiyetini üçüncü kişinin kazanması halinde, alacaklı alacağını rehinli mal bedelinden tahsil için sadece üçüncü kişiye karşı rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takibe girişemez. Zira, rehinle teminat altına alınan borç üçüncü kişinin borcu değildir. Üçüncü kişi sadece başkasının borcunun teminatı olarak kendi malı üzerinde alacaklı lehine rehin tesis etmiştir. Rehinli alacaklı, rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takibe borcu rehinle teminat altına alınmış borçluya karşı girişir. İtiraz ederek veya takip konusu borcu ödeyerek rehinli malının satılmasını önlemekte menfaati olduğundan üçüncü kişiye de ödeme veya icra emri tebliğ edilmesini kanun öngörmüştür.
Alacağın rehinle teminat altına alınmasından kasıt, vade geldiğinde alacağın ödenmemesi halinde, alacaklının teminat teşkil eden taşınır veya taşınmaz malı belirli prosedürü izleyerek paraya çevirtip, elde edilen paradan alacağını alabilme imkanına sahip olmasıdır. Alacağı rehin ile teminat altına alınmış alacaklı, vadenin gelmesine rağmen borcun ödenmemesi halinde, ancak rehnedilen malın bedeli ile tatmin olunabilir (MK.m.873 ve m.946/1).
Alacağın vadesinde ödenmemesi üzerine, alacaklı yerine onun teminatını teşkil eden merhun malın alacaklıya bırakılacağına dair anlaşma yapılamaz (MK.m.873/1, m.949)16.
II- 1) Taşınmaz üzerinde rehin hakkı, ancak o taşınmaz tapu sicilinde kayıtlı ise, tesis edilebilir. Tapuya kayıtlı olmayan taşınmazlar üzerinde rehin hakkı tesis edilemez (MK.m.853)
Bir taşınmaz üzerinde rehin hakkı (ipotek) tesis edildiği zaman, o taşınmazın teferruat (eklenti) ve mütemmim cüz’ü (bütünleyici parça) üzerinde de rehin tesis edilmiş sayılır (MK.m.862/1).
Taşınmaz rehni (ipotek) tesis edildiğinde, nelerin teminat altına alınmış olacağını MK.m.875 düzenlemiştir. İpoteğin alacaklıya sağladığı teminat aşağıdaki kalemleri kapsar
– Anapara,
– Takip giderleri ve gecikme (temerrüt) faizi
– Rehnin paraya çevrilmesinin istendiği (borçlunun iflası halinde ise, iflasın açıldığı) tarihe kadar muaccel olmuş 3yıllık faiz ve
– Son vadeden başlayarak işleyen faiz.
Kesin borç (ana para) ipoteği, MK.m.875’de sayılan kalemlerin tamamını kapsadığı halde, limit (azami meblağ-üst sınır) ipoteği, sadece ipotek akit tablosundaki limit kadar alacağı teminat altına aldığından, alacaklı ancak belirtilen bu miktar ile sınırlı olarak takip yapabilir. Limitin dışında kalan miktar adi alacak olup, haciz veya borçlu iflasa tabi şahıslardan ise iflas yoluyla takip edilebilir.
2) Taşınır rehninin tesisi ile nelerin teminat altına alınmış olacağını MK.m.946 düzenlemiştir. Taşınır rehninin alacaklıya sağladığı teminat, aşağıdaki kalemleri kapsar.
– Asıl alacak,
– Sözleşme faizleri,
– Takip giderleri,
– Gecikme (temerrüt) faizi.
III- Rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip ikiye ayrılır.
1) Taşınır rehninin paraya çevrilmesi yolu ile takip (m.145-147).
2) Taşınmaz rehninin (ipoteğin) paraya çevrilmesi yolu ile takip (m.148-150d).
Her iki takip yolu için müşterek olan hükümler ise, İİK m.150e-153’de düzenlenmiştir.
Taşınır veya taşınmaz rehninin paraya çevrilmesi yoluyla takip, ilamlı veya ilamsız olabilir. Alacak ve rehin hakkı bir ilama ya da ilam dengi (muadili) belgeye (m.38) dayanmıyorsa, izlenecek takip prosedürü ilamsız takip prosedürüdür
İlamlı Takipte Yetki
İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takipte yetki konusunda birden fazla düzenlemenin dikkate alınması gerekmektedir.
İİK m.148, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip talebine ilişkindir. İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip bakımından yetkili icra dairesinin tespitinde başvurulacak olan hüküm de madde 148 olacaktır. Buna göre; ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte yetkili icra daireleri, İİK m.50 ve HUMK m.9-27 hükümleri uyarınca yetkili olanlar ve bunun yanında da taşınmazın bulunduğu yer icra dairesidir.
İİK m.150/h uyarınca, alacağın veya rehin hakkının veya her ikisinin birden bir ilam veya ilam niteliğindeki bir belgede tespit edilmiş olması halinde, ilamların icrasına dair hükümler kıyasen uygulanacaktır. Buna göre, ilamlı icrada yetkiyi düzenleyen m.34’ü göz önünde bulundurmak gerekir. İlamların icrasının nereden isteneceğine ilişkin 34. Madde şu şekildedir: “İlamların icrası her icra dairesinden talep olunabilir.”
Şu halde, alacağın yahut rehin hakkının veya her ikisinin birden bir ilam ya da ilam niteliğindeki bir belgede tespit edilmiş ve m.150/h uyarınca ilamların icrasına ilişkin hükümlere göre takip yapma hakkının olduğu hallerde, alacaklının, talebini herhangi bir icra dairesine vererek takibi başlatması mümkündür.
Acaba İİK m.150/h nın yaptığı atıf nedeniyle ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takipte de uygulama alanı bulan 34. Madde hükmü, kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren ipotek akit tablosuna dayanılarak m.149 a göre veya banka alacaklarına ilişkin ö.150/ı ya dayanılarak yapılan takiplerde de geçerli olabilecek midir? Yoksa, takibin m.149 ve 150/ı uyarınca başlatıldığı hallerde yetki konusunda m.148’i mi uygulamak gerekecektir?
Yargıtay’ın yerleşik ihtiyaçları, ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız para borcu ikrarını içerdiği hallerde m.149 a göre yapılacak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin de her icra dairesinde başlatılabileceği yönündedir. Yargıtay, bu görüşü doğrultusunda 148. Maddede zikredilen yetkinin, 149. Maddede yazılı kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren ipotek akit tablosuna dayanılarak yapılan takiplerin haricindeki ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takiplere münhasır olduğuna da karar vermiştir. Yargıtay’ın görüşü, doktrinde de taraftar bulmuştur48.
Bunun karşısında yer alan görüş, m.150/h’nın yalnızca ilam ve ilam niteliğindeki belgelere dayanılarak başlatılan takiplerde uygulanacağını, dolayısıyla m.149 ve m.150/ı uyarınca başlatılacak takipler bakımından yetkili icra dairesinin m. 148’e göre belirlenmesi gerektiğini ileri sürer49.
C. Alacağın ve İpotek Hakkının İlam ya da İlam Niteliğindeki Belgede Tespit Edilmiş Olması
İİK m.150/h şu şekildedir: : ” Alacağın veya rehin hakkının yahut her ikisinin bir ilamda veya ilam mahiyetini haiz belgelerde tesbit edilmiş olması halinde, ilamların icrasına dair hükümler kıyasen uygulanır”
Bu hüküm taşınır ve taşınmaz rehninde ilamlı takibi düzenler. Resmi senetle sabit olan ipotek hakkının, tek başına ilam ya da ilam niteliğindeki bir belgeye bağlanması söz konusu değildir. İpotek hakkının varlığı dava konusu edilse bile, mahkemenin bunun sonucunda ipoteğin varlığı ya da yokluğu konusunda vereceği karar, alacağın varlığına bağlıdır.
İpotek hakkı, geçerli bir alacağın varlığına bağlı, alacağın doğumuyla doğan ve bunu sona ermesiyle sona eren, feri nitelikte bir sınırlı ayni haktır50. İpoteğin tapu sicilinde tescil edilmiş olması, rehin hakkının varlığına karine teşkil eder. Taşınmaz üzerinde ipotek tesis edilmiş olmasının borçlu ile alacaklı arasındaki borç ilişkisine bir etkisi yoktur. Yani , ipoteğin tapu siciline tescil edilmiş olmasıyla alacak doğmaz ve tapu sicilindeki kayıt alacağın varlığına dair kesin bir karine teşkil etmez51. Ancak, bir taraftan da, ipotek hakkının alacağa bağlı (fer’i) bir hak olması dolayısıyla, alacağın sona erdiği iddiası, ipotek hakkının sona erdiği iddiasını da içermektedir52.
Yalnızca ipotek hakkında bir hüküm içeren, örneğin üst sınır ipoteğinin varlığını ve geçerliliğini tespit eden bir ilam, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapmak için yeterli olmayacaktır. Dolayısıyla, mahkemenin ipotek hakkıyla beraber alacağın da varlığına hükmettiği hallerde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılabilecektir.
İlamlı Takip Hükümlerinin Uygulanması
Alacak bir ilam ya da ilam niteliğindeki belgede tespit edilmiş ve bir ipotekle de temin edilmişse, buna dayanılarak başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte, ilamların icrasına ilişkin İİK hükümleri kıyasen uygulanacaktır (İİK m.150/h).
Yetkili icra dairesi, ilamların icrasına ilişkin yetki kuralı olan İİK m.34 gereğince, Türkiye’nin herhangi bir yerindeki icra dairesidir. Alacaklı, takip talebi ile birlikte elindeki ilam ya da ilam niteliğindeki belgeyi (İİK m.38) icra dairesine verir53.
Takip talebiyle birlikte, ilam ya da ilam hükmündeki belgeyi alan icra müdürü, borçlu ve varsa ipotekli taşınmaz maliki üçüncü şahsa bir icra emri gönderir54.İcra müdürünce gönderilecek bu icra emrinde, borç ödenmediği yahut icra mahkemesinden, Yargıtay’dan veya yargılamanın iadesi yoluyla mahkemeden icranın durdurulmasına ilişkin bir karar getirilmediği takdirde, alacaklının taşınmazın satışını isteyebileceği, borçluya ve varsa taşınmaz maliki üçüncü şahsa ihtar edilir.
Buradaki icra emrinin m.149’a göre mi, yoksa m.32’ye göre mi düzenleneceği tartışmalıdır. İcra emrinin 149. Veya 32. Maddelere göre düzenlenmesi, ödeme süresinin m149’daki gibi otuz gün mü, yoksa ilamların icrası bakımından icra emrini düzenleyen m.32’deki gibi yedi gün mü olacağının tespiti bakımından önem taşımaktadır.
Yargıtay, İİK m.150/h uyarınca başlatılan takiplerde gönderilecek icra emrinin m.149’a göre düzenlenmesi gerektiği yönünde kararlar vermiştir. Dolayısıyla bu halde borçluya verilecek ödeme süresi de otuz gün olacaktır.
Doktrinde KURU55 tarafından savunulan ve çoğunluk tarafından takip edilen görüş ise, takip talebin alan icra müdürünün, m.32’ye uygun olarak bir icra emri düzenlenmesi ve borçluya gönderilmesi gerektiği yönündedir56. Bu halde borçluya verilecek ödeme süresi de yedi gün olması gerekir.
D. Kayıtsız Şartsız Bir Para Borcu İkrarını İçeren İpotek Akit Tablosuna Dayanılarak Yapılan İlamlı Takip (m.149)
1. Genel olarak
İpoteğin, doğmuş bir alacağı temin ettiği ve ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir borç ikrarını içerdiği ve kural olarak ipoteğin bir anapara ipoteği olduğu hallerde, ipotekli alacaklının, bu kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren akit tablosuna dayanarak, icra müdüründen borçluya bir icra emri göndermesini istemesi mümkündür57.
Alacaklı takip talebine, akit tablosunun tapu dairesince verilmiş resmi bir örneğini de eklemek zorundadır (İİK m.148) Bu zorunlulukla güdülen amaç, ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içerip içermediği konusunda icra müdürüne bilgi verilmesinin sağlanması olarak kabul edilmektedir.
İşte alacaklının, takip talebinden, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapmak istediğini gören icra müdürü, alacaklının takip talebiyle birlikte sunduğu ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içerdiğini ve alacağın da muaccel olduğunu tespit ederse, borçluya (ve taşınmaz maliki üçüncü kişiye) bir icra emri gönderir (İİK m.149/I). İİK m.149 ve 149/a hükümleri, İİK m. 150/ı uyarınca yapılan takipler bakımından da geçerli olacaktır.
2. İcra emri
İlamsız takiptekinin aksine, burada, takip talebini alan icra müdürü, alacağın muaccel olup olmadığını ve ipotek akit tablosunun kesin borç ikrarını içerip içermediğini resen göz önünde bulundurur58.
Alacağın muaccel olmadığını anlayan icra müdürü takip talebini reddetmelidir. İcra müdürü, alacak muaccel olmadığı ve ipotek akit tablosu kayıtsız şartsız borç ikrarını içermediği halde icra emri gönderirse, borçlu ve varsa taşınmaz maliki üçüncğ kişi; alacak muaccel olmasına ve ipotek akit tablosu kesin borç ikrarını içermesine rağmen takip talebini reddederse de alacaklı, icra mahkemesi nezdinde şikayet yoluna başvurabilir59.
İcra emrinde takip talebindeki kayıtlar; ipotek edilen taşınmazın maliki üçüncü bir kişiyse, bunun kimliği ve adresi; borcun otuz gün içinde ödenmesi ihtarı; borç otuz gün içinde ödenmez ve icranın geri bırakılmasına dair bir karar da getirilmezse alacaklının taşınmazın satışı isteyebileceği ihtarı yer alır.
3. İcranın Geri Bırakılması
Kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren akit tablosuna dayanılarak başlatılan takiplerde icranın geri bırakılması İİK m.149 ve m.149/a’da düzenlenmiştir.
İİK m.149; “İcra memuru, ibraz edilen akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva ettiğini ve alacağın muaccel olduğunu anlarsa, borçluya ve gayrimenkul üçüncü şahıs tarafından rehnedilmiş veya gayrimenkulün mülkiyeti üçüncü şahsa geçmişse ayrıca bunlara birer icra emri gönderir.
Bu icra emrinde borcun otuz gün içinde ödenmesi ve bu müddet içinde borç ödenmez ve icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasına dair bir karar getirilmezse, alacaklının gayrimenkulün satışını isteyebileceği bildirilir.”
m.149’un ikinci fıkrasındaki “…icra emrinde borcun otuz gün içinde ödenmesi ve bu müddet içinde borç ödenmez ve icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasına dair bir karar getirilmezse…” ibaresi, icranın geri bırakılmasının, icra mahkemesinden hangi süre içinde talep edileceği konusunda karışıklığa yol açmıştır.
BUDAK, borçlunun icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasını, borcun ödenmesi süresi gibi otuz gün içinde isteyebileceğini düşünmektedir60.
YÜCEL, bu hükmü m.149/a ve onun yaptığı atıfla m.33’le birlikte yorumlandığında, icranın geri bırakılması için talep süresinin icra emrinin tebliğinden itibaren yedi gün olduğunun tespitinin mümkün olduğunu düşünmektedir61.
Doktrinde bu konudaki yaygın düşünce, İİK m.149’a dayanan takipte borcun ödenmesine ilişkin sürenin otuz gün, icra emrinin geri bırakılması için icra mahkemesine başvuru süresinin ise m.33 uyarınca yedi gün olduğudur62.
İcranın geri bırakılması için yedi günlük sürede başvurulması gereği yalnızca icra emrinin tebliğinden önceki dönemde borcun ertelenmiş veya itfa edilmiş olduğu hallere ilişkindir. Yoksa icra emrinin tebliğinden sonraki dönemde borcun ertelenmiş veya itfa edilmiş olduğu iddiası her zaman ileri sürülebilir63.
İcranın geri bırakılması, icra mahkemesinden talep edilmelidir. İcra dairesine yöneltilen talep geçerli olmayıp, reddi gerekir64.
İcra mahkemesinde icranın geri bırakılması talebinde bulunan borçlunun ya da taşınmaz malikinin talebi, erteleme ya da itfa iddiasını, yalnız yetkili merciilerce (mesela noterlerce) resen düzenlenmiş veya onaylanmış belge veya imzası icra dairesinde, icra mahkemesinde veya mahkeme önünde alacaklı tarafından ikrar edilmiş belgelerle ispat etmesi halinde kabul edilir (m.149/a,m.33/I ve II) 65.
İcranın geri bırakılması hakkındaki talebin icra mahkemesi tarafından kabulü veya reddine ilişkin karara karşı temyiz ve karar düzeltme yoluna başvurulabilir (İİK m.363,b.1;m.366/III). Buna göre, icra mahkemesi borçlunun icranın geri bırakılması talebini reddederse, m.33/III’den farklı olarak borçlu veya taşınmaz maliki üçüncü kişinin bu kararı teminat yatırmaksızın temyiz etmesi mümkündür. Zira, burada alacak zaten ipotekle teminat altına alınmıştır66. Ancak bu karara karşı temyiz yoluna başvuran borçlu ya da taşınmaz maliki üçüncü kişinin, satışı durdurabilmesi için takip konusu alacağın yüzde onbeşi oranında teminat yatırması gerekir. Bu teminatın yatırılması halinde ipotekli taşınmaz temyiz incelemesinin sonuna kadar satılmaz67. İİK m.149/a nın son cümlesi uyarınca, temyiz talebinin reddi halinde bu teminat, ayrıca hükme gerek olmaksızın alacaklıya ödenir. Doktrinde, teminatın alacaklıya ödenmesi için karar düzeltme süresinin geçmiş veya talebin reddedilmiş olmasının gerektiği savunulmaktadır68.
İcranın geri bırakılması talebini reddeden icra mahkemesi kararının bozulması ve icra mahkemesinin bozmaya uyması halinde teminat borçluya geri verilir; direnme kararı verilmesi halinde ise borçlu, direnme kararını yeniden temyiz edebilir ve bu kere temyiz, ipotekli taşınmazın satışını ayrıca teminat yatırmaya gerek olmaksızın durdurur69.
4. Menfi Tespit ve İstirdat Davaları
Borçlu veya taşınmaz maliki üçüncü kişi, borcun icra emrinin tebliğinden önce sona erdiği veya vadesinin ertelendiği iddiasında bulunmayıp da, borcun hiç doğmadığını ya da daha sonra sona erdiğini ileri sürerse başvurulacak yol menfi tespit, veya (borç ödenmişse) istirdat davasıdır70. Borcun hiç doğmadığını ya da daha sonra sona erdiğini icranın geri bırakılması yoluyla ileri süremez71.
İİK m.33/4 uyarınca: “Borçlu olmadığı parayı ödemek mecburiyetinde kalan borçlunun 72 nci madde mucibince istirdat davası açarak paranın geriye verilmesini istemek hakkı saklıdır.”
Maddede her ne kadar menfi tespit davasından bahsedilmişse de, bunun, 538 sayılı Kanun’la İİK’da yapılan değişiklik sırasında meydana gelen bir unutmadan kaynaklandığı doktrinde kabul edilmektedir72.
Borcun itfa edildiği veya ertelendiği hallerde, elinde İİK m.33/I’de sayılan belgelerden biri olmayan borçlu ya da taşınmaz maliki üçüncü kişi de menfi tespit ya da istirdat davası açabilir73.
BUDAK, aslında genel haciz yoluyla takip başlığı altında düzenlenmiş İİK m.72 hükmünün, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takip hakkındaki m.150 uyarınca yapılacak takipler bakımından, takip türüne uygun olduğu ölçüde, kıyasen uygulandığını; kanunun amacına göre yorumu çerçevesinde, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takipte de m.72 hükmünün kıyasen uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Yazar, bu sebeple, takipten önce menfi tespit davası açan borçlunun, ipotek değerinin yeterli teminatı teşkil ettiği hallerde, ihtiyati tedbir yoluyla takibin durdurulmasını talep ederken alacağın en az yüzde on beşi tutarında teminat yatırılmasının zorunlu olmadığı kanısındadır74.
§.4 İPOTEĞİN İCRA VE İFLAS KANUNUNUN 150/I MADDESİ UYARINCA PARAYA ÇEVRİLMESİ
I. Genel Olarak
İpoteğin var olan, ileride doğacak ya da doğması muhtemel bir alacak için tesis edilebileceğini daha önce belirtmiştik. İpoteğin ileride doğacak bir alacağı ya da işleyecek cari hesabın bakiyesini temin etmek üzere tesis edildiği hallerde, borcun sebebi belli olmakla birlikte, ya borç henüz doğmamıştır ya da borç miktarı kesin olarak belli değildir75. Şarta bağlı alacakları temin eden ipotekler bu çerçevede değerlendirilir. Örneğin bir bankanın teminat mektubu vermesi ve bunu ödeme ihtimali karşısında kontrgaranti olarak ipotek tesis edilmesi halinde, aslında alacak henüz doğmamıştır. Banka ancak teminat mektubunu ödemek durumunda kalırsa kontrgarana karşı alacaklı duruma geçecektir76. Bunun gibi, işleyecek bir cari hesabın ileride vereceği borç bakiyesini belli bir limite kadar temin etmek üzere tesis edilen ipotekler de bu kapsamdadır77.
İşte bu halde, yani alacağın henüz mevcut olmadığı ve bu nedenle alacağı temin etmek üzere limit ipoteğinin tesis edilmiş olduğu hallerde yapılacak takip kural olarak, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takiptir. Alacaklının takip talebi üzerine icra müdürü, borçluya bir ödeme emri gönderecektir. Ancak, alacaklının bir kredi kurumu ve alacağın da borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdi ve gayrinakdi bir krediden kaynaklanıyor olması halinde, alacağın teminatı olan ipotek bir limit ipoteği olsa dahi, kredi kurumu, hesap özeti, tazmin talebi ya da borcun ödenmesine ilişkin ihtarı, krediyi kullanan tarafa noter aracılığıyla gönderdiğini ispat ederek, İİK’nın 149. Maddesi uyarınca işlem yapılmasını, yani krediyi kullanan tarafa bir icra emri gönderilmesini sağlayabilir (İİK m.150/ı).
II. Hükmün Objektif ve Sübjektif Uygulama Kapsamı
A. Genel Olarak
3182 Sayılı mülga Bankalar Kanunu’nun 91. Maddesi, banka ve kredi borçlusu arasındaki kredi ilişkisinin teminatını teşkil eden ipoteğin paraya çevrilmesini, İİK m.149 hükmüne de yollama yapmak suretiyle düzenlemekteydi. Bu 91. Madde hükmünde de üst sınır ipoteğinin paraya çevrilmesi söz konusuydu, zira madde hükmünde açıkça, ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içermediği durumlardan bahsedilmişti. 78.
3182 sayılı bankalar Kanunu’nun 91. Maddesi sadece cari hesap bakımından bir düzenlemeyi içermekteyken, kısa, orta, uzun vadeli krediler ve tazmin edilmiş gayrinakdi krediler(teminat mektubu kredisi gibi) İcra İflas Kanunu’nun 150/ı maddesinin kapsamına alınmıştır. 79
İİK m.150/ı ‘ nın sübjektif uygulama kapsamı ise tartışmalı bir husustur. Bu hükme dayanarak yalnızca bankaların ilamlı takip yapabileceğini kabul eden bir görüş olduğu gibi; bankalar dışındaki özel ya da tüzel diğer kişilerin de “krediyi kullandıran taraf” olarak bu maddede sağlanan imtiyazdan yararlanabileceğini savunanlar mevcuttur.
B. Hükmün Objektif Uygulama Alanı
1. Cari Hesap Şeklinde İşleyen Krediler
Bankaların, müşterileriyle yapmış oldukları değişik işlemlerden dolayı karşılıklı olarak birbirlerinden olan alacaklarını, ayrı ayrı istemekten vazgeçip, bunları hesaben tasfiye etmek ve neticede meydana gelecek bakiyeye göre borçluluk ve alacaklılık durumunu tespit etmek amacıyla zimmet ve matlup kalemleri şekline çevirmek üzere açtıkları hesaplara cari hesap denir. Belirli bir limit dahilinde zimmet bakiyesi devredebilmek üzere bankalarca açılan cari hesaplar da cari hesap kredisi veya borçlu cari hesap olarak adlandırılır.