T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/14028
K. 2005/14140
T. 20.12.2005
• TEDBİR NAFAKASI ( Boşanma Davası Açılmaksızın İstemde Bulunulması – Nafaka Miktarının Kamu Düzenine İlişkin Olmadığı/Davalının Nafaka Miktarına İlişkin Kabulü Geçerli Olacağı )
• BOŞANMA DAVASI AÇILMAKSIZIN TEDBİR NAFAKASI İSTEMİNDE BULUNULMASI ( Davalının Nafaka Miktarına İlişkin Kabulü Geçerli Olacağı – Nafaka Miktarının Kamu Düzenine İlişkin Olmadığı )
• NAFAKA MİKTARINA İLİŞKİN KABUL ( Geçerli Olacağı/Nafaka Miktarının Kamu Düzenine İlişkin Olmadığı – Boşanma Davası Açılmaksızın Tedbir Nafakası İstenmesi )
1086/m. 95, 236
4721/m. 169
ÖZET : Boşanma davası açılmaksızın davalının evlilik birliği gereklerini yerine getirmediği ileri sürülerek eş ve müşterek küçük çocuk için tedbir nafakası isteminde bulunulmuştur. Ayrıca açılmış işbu davada, nafaka miktarı kamu düzenine ilişkin bir husus olmayıp, hakimin takdir yetkisinin bulunması da anlaşma ile nafaka miktarını belirlemelerine engel değildir. Ayrıca davacının anlaşmaya rağmen bu davayı açıp sürdürmesinde de hukuki yararı vardır. Nitekim davalının kabulünde olan nafakayı ödememesi halinde, elinde mahkemece ilam bulunmayan davacının alacağını tahsil etme imkanı olmayacaktır. O halde davalının nafaka miktarına ilişkin kabulü geçerli olup, mahkemece kabul doğrultusunda hüküm kurulması gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davada, davalının evlilik birliği gereklerini yerine getirmediği ileri sürülerek eş ve müşterek küçük çocuk için toplam 1.100.-YTL tedbir nafakası istenilmiş; mahkemece, ( davalının netice-i talebi kabulüne rağmen ) nafakanın hakim tarafından takdiri gerekeceği; davalının kabul beyanının mahkemeyi bağlayıcı sonuç doğurmayacağı gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kural olarak, feragat ve kabul, kati bir hükmün hukuki sonuçlarını hasıl eder ( HUMK md. 95 ). Ayrıca, hakim huzurunda iki taraftan birinin veya vekilinin ikrarı geçerlidir ( HUMK md. 236 ). İstisnalardan biri olarak, Aile Hukukuna ilişkin anlaşmalı boşanma kapsamında tarafların boşanma, velayet ve mali sonuçlar yönünden yaptıkları anlaşma hakim tarafından onaylanmadıkça mahkemeyi bağlayıcı bir sonuç doğurmaz ( TMK md. 166/3 ).
Somut olayda ise, boşanma davası açılmaksızın tedbir nafakası isteminde bulunulmuştur. Ayrıca açılmış işbu davada, nafaka miktarı kamu düzenine ilişkin bir husus olmayıp, hakimin takdir yetkisinin bulunması da anlaşma ile nafaka miktarını belirlemelerine engel değildir. Ayrıca davacının anlaşmaya rağmen bu davayı açıp sürdürmesinde de hukuki yararı vardır. Nitekim davalının kabulünde olan nafakayı ödememesi halinde, elinde mahkemece ilam bulunmayan davacının alacağını tahsil etme imkanı olmayacaktır. O halde davalının nafaka miktarına ilişkin kabulü geçerli olup, mahkemece kabul doğrultusunda hüküm kurulması gerekirken yasal olmayan gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması isabetli görülmemiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.12.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Nafaka, bir kimsenin geçindirmekle yükümlü olduğu kişilere mahkeme tarafından bağlanan aylığa verilen isimdir. Başta
Anayasa ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun en temel ilkelerinden olan ailenin ve dolayısıyla toplumun korunması amacına yönelik olarak konulmuş bir önlemdir. Nafaka, eşler lehine boşanma davası ile birlikte, boşanma davasından bağımsız olarak, boşanma davasından sonra talep edilebileceği gibi, müşterek çocuklar, altsoy, üstsoy ve kardeşler için de talep edilebilir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre eşlerden birinin talebi üzerine Aile Mahkemesi, birlikte yaşamaya ara verilmesinin haklı bir sebebe dayanması, eşlerden birinin haklı bir sebep olmaksızın birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hale gelmesi üzerine diğer eşin ne miktarda parasal katkı yapacağına yani nafaka miktarına hükmeder.
Uygulamada gerek eş gerekse ergin olmayan çocuklar için hakim tarafından belirlenen bu parasal katkıya bağımsız tedbir nafakası adı verilmektedir. Yine, boşanma veya ayrılık davası açılınca davanın devamı süresince geçici önlem olarak eş lehine takdir edilen parasal katkıya geçici tedbir nafakası adı verilmektedir.
Boşanma davası sonucunda yoksulluğa düşecek eş lehine takdir edilen parasal katkıya yoksulluk nafakası, ergin olmayan müşterek çocuk için takdir edilen nafakaya iştirak nafakası adı verilir.
Yardım edilmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan altsoy, üstsoy ve kardeşler için mahkeme tarafından takdir edilen parasal katkıya ise yardım nafakası adı verilmektedir.