Esas :2011/3416
Karar:2011/7598
Tarih:02.05.2011
Dava dilekçesinde 5.303,85.-TL alacağın tahsili için başlatılan takip nedeniyle borçlu bulunmadığının tespiti istenilmiştir. Mahkemece davanın görev yönünden reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin kimlik bilgilerini kullanan 3. kişiler tarafından davalı bankadan kredi kartı temin edildiğini ve harcamalarda bulunulduğunu, kredi kartı borcunun ödenmemesi üzerine de davalı banka tarafından müvekkili hakkında takip yapıldığını ileri sürerek; takip nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, %40’dan aşağı olmamak üzere tazminatın davalı bankadan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı banka vekili cevap dilekçesinde; davaya bakmakla görevli mahkemenin Ereğli Tüketici Mahkemesi olduğunu savunarak görev itirazında bulunmuştur.
Mahkemece; 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 44/1. maddesinde, kanunun uygulanması ile ilgili uyuşmazlıklarda kart hamilinin tüketici olması halinde, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 22. ve 23. maddesi hükümlerinin uygulanacağının düzenlendiği, bu nedenle davanın tüketici mahkemesinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Somut olayda davacı, kimlik bilgilerinin 3. kişiler tarafından kullanılarak davalı bankadan kredi kartı temin edildiğini ve kredi kartı borcunun ödenmemesi üzerine de davalı banka tarafından hakkında takip yapıldığını belirterek, borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Bu haliyle uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişki, haksız fiilden kaynaklanmaktadır.
Diğer taraftan davalı banka ile kredi kartı sözleşmesini akdedenin davacının kimlik bilgilerini kullanan 3. kişiler olduğunun anlaşılması halinde de, taraflar arasında bir sözleşme ilişkisinin varlığından söz edilemeyeceği açıktır (HGK.nun 17.02.2010 gün ve 2010/4-61 E. 2010/84 K. sayılı ilamı).
Hal böyle olunca, taraflar arasında sözleşme ilişkisinin bulunmadığı ve uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkinin haksız fiilden kaynaklandığı ileri sürüldüğünden, davaya genel hükümlere göre bakılması gerekir. Bu nedenle mahkemece, işin esası incelenerek ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile dava dilekçesinin reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun değildir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.