T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/2337
K. 2011/197
T. 24.1.2011
• EMEKLİLİK NEDENİYLE İŞTEN AYRILMA ( Davacının Bağlı Bulunduğu Kuruma Başvurduğuna İlişkin Belgeyi Davalı Belediyeye Vermemesi – Kıdem Tazminatına Dava Tarihinden İtibaren Faize Karar Verilmesi Gerektiği )
• KIDEM TAZMİNATI ( Dava Tarihinden İtibaren Faize Karar Verilmesi – Emeklilik Nedeniyle İşten Ayrılma/Davacının Bağlı Bulunduğu Kuruma Başvurduğuna İlişkin Belgeyi Davalı Belediyeye Vermemesi )
• FAİZ BAŞLANGICI ( Kıdem Tazminatı/Emeklilik Nedeniyle İşten Ayrılma – Davacının Bağlı Bulunduğu Kuruma Başvurduğuna İlişkin Belgeyi Davalı Belediyeye Vermemesi/Dava Tarihinden İtibaren Faize Karar Verileceği )
• BELEDİYE İŞÇİSİNİN İLAVE TEDİYE ALACAĞI ( Kadrolu İşçisi Olmadığı Gerekçesi İle Reddi – Taşeron Nezdinde Çalışan Davacının Baştan Beri Davalı Belediye İşçisi Olması Nedeni İle Tespiti ve Kabulü Gerektiği )
• İLAVE TEDİYE ALACAĞI ( Taşeron Nezdinde Çalışan Davacının Baştan Beri Davalı Belediye İşçisi Olması Nedeni İle Tespiti ve Kabulü Gerektiği – Kadrolu İşçisi Olmadığı Gerekçesi İle Reddedilemeyeceği )
4857/m. 2
1475/m. 14
ÖZET : 1- Kıdem tazminatının zamanında ödenmemesi halinde bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiziyle birlikte ödenmesi gerekir, faiz başlangıcı fesih tarihi olmalıdır.
Ancak, yaşlılık, malullük aylığı ya da toptan ödeme almak için işyerinden ayrılma halinde işçinin bağlı bulunduğu kurum ya da sandığa başvurduğunu belgelemesi şarttır. Bu halde faiz başlangıcı da anılan belgenin işverene verildiği tarih olmalıdır. Emekliliğe hak kazanma belgesi işverene bildirilmemişse, faiz başlangıcı, davanın açıldığı ya da icra takibinin başladığı tarihtir.
2- Mahkeme davacının, davalı belediyenin kadrolu işçisi olmadığı gerekçesi ile 4857 Sayılı Yasanın 2/8. maddesi hükmü uyarınca ilave tediye alacağı talebini reddetmiştir. Ancak, taşeron nezdinde çalışan davacının da baştan beri davalı belediye işçisi olması nedeni ile ilave tediye alacağının tespiti ile kabulü gerekir.
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, izin ücreti, genel tatil, ilave tediye alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi N. Doğan tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davacının davalı belediyenin alt işverenleri nezdinde park ve bahçelerin temizlik, bakım, budama, düzenleme ve benzeri işlerini yaptığını, çalışmalarının aralıksız sürdüğünü, Adana 1. ve 2. İş Mahkemelerinin Seyhan Belediyesi ile taşeronlar arasındaki sözleşmelerin muvazaalı olduğuna karar verdiğini, bu kararların onandığını, bu nedenle davacının davalı Seyhan Belediyesi’nin işçisi olduğunu, davacının 08.08.2006 tarihinde emeklilik nedeni ile iş akdini feshettiğini, ancak hiçbir hakkının ödenmediğini iddia ederek kıdem tazminatı, yıllık izin, genel tatil, bayram tatili ücretleri ile ilave tediye alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı belediye vekili, davacının çalıştığını iddia ettiği döneme ilişkin olarak belediyenin temizlik işlerini 1996 tarihinden itibaren çeşitli şirketlere ihale ile gördürdüğünü, ilgili dönemlere ilişkin tüm hakların müteahhitlere ödendiğini, davacının bu kadar uzun süre izin kullanmadığı yönündeki iddiasının doğru olmadığını, fazla mesai yapmadığını, davacının belediyenin kadrolu işçisi olmaması nedeni ile ilave tediye ücreti alacağının olmadığını, belediyenin asıl işveren olmadığını, davanın husumetten reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece davacının 01.01.1998 tarihinden 08.08.2006 tarihine kadar çalıştığı, emeklilik nedeni ile 08.08.2006 tarihinde işten ayrıldığı, davacının 8 yıl 7 ay 7 gün hizmet süresine karşılık 5.186,98.-YTL kıdem tazminatı alacağı, 1.792,66.-YTL yıllık izin ücreti alacağı ve 1.257,19.-YTL tatil ücreti alacağı olmak üzere toplam 8.236,83.-YTL alacağı olduğu, davalı belediyenin 4857 Sayılı Yasanın 2. maddesi uyarınca asıl işveren olarak davacı işçinin alacaklarından alt işveren ile birlikte sorumlu olduğu, davacı vekilinin davacının çalıştığı taşeron şirketler ile belediye arasındaki sözleşmenin muvazalı olduğunun kesinleşmiş karar ile sabit olduğunu iddia ederek ilave tadiye alacağı talep etmesine rağmen 4857 Sayılı Yasanın 2/8. maddesi uyarınca davalı belediyenin kadrolu işçilerine tanınan mali ve sosyal haklardan yararlanamayacağı kabul edilerek ilave tediye alacağının reddine, kıdem tazminatına akdin feshi tarihi olarak 08.08.2006 tarihinden itibaren faiz işletilerek alacaklara karar verilmiştir.
Hüküm davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının yerinde olmaması nedeni ile reddine,
2- a-Kıdem tazminatı bakımından uygulanması gereken faizin başlangıcı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı Iş Kanunu’nun 120. maddesi hükmü uyarınca kıdem tazminatını düzenleyen 1475 Sayılı Yasanın 14. maddesi halen yürürlüktedir. Anılan 14. maddenin 11. fıkrası hükmüne göre kıdem tazminatının gününde ödenmemesi durumunda mevduata uygulanan en yüksek faize karar verilmelidir.
Kıdem tazminatının zamanında ödenmemesi halinde bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiziyle birlikte ödenmesi gerektiği 1475 Sayılı Kanunun 14/11. maddesinde öngörülmüştür. O halde faiz başlangıcı fesih tarihi olmalıdır.
Bu noktada, iş sözleşmesinin ölüm ya da diğer nedenlerle son bulması faiz başlangıcını değiştirmez. Ancak, yaşlılık, malullük aylığı ya da toptan ödeme almak için işyerinden ayrılma halinde 1475 Sayılı Yasanın 14/3. maddesine göre işçinin bağlı bulunduğu kurum ya da sandığa başvurduğunu belgelemesi şarttır. Bu halde faiz başlangıcı da anılan belgenin işverene verildiği tarih olmalıdır.
Emekliliğe hak kazanma belgesi işverene bildirilmemişse, işverence kıdem tazminatı olarak ilk taksitin ödendiği tarih bakiye kıdem tazminatı için de faiz başlangıcı olmalıdır. Böyle bir taksit ödemesi de olmadığı durumlarda faiz başlangıcı, davanın açıldığı ya da icra takibinin başladığı tarihtir.
İşe iade davası sonrasında işçinin süresi içinde başvurusuna rağmen işverence işe başlatılmadığı tarih fesih tarihi olmakla, kıdem tazminatı bakımından faiz başlangıcı da, işçinin işe alınmayacağının açıklandığı tarih ya da bir aylık işe başlatma süresinin sonudur.
Kıdem tazminatı ödenmekle feri hak olan faiz hakkı da son bulur. Ancak kıdem tazminatının kısmen ödenmiş olması durumunda son taksit ödeninceye kadar faiz hakkı saklı tutulabilir. Davanın açılması da ihtirazi kayıt anlamındadır.
Kıdem tazminatına uygulanması gereken faizi düzenleyen ilgili hükümde özel banka ile kamu bankası ayrımı yapılmamıştır. Yasada, “uygulanan en yüksek faiz” sözcüklerine yer verilmiş olmakla sözü edilen faiz oranının uygulanıp uygulanmadığı tespit olunmalıdır. Bankaların belli dönemlerde T.C. Merkez Bankası’na uygulayabileceklerini bildirdikleri faiz oranı fiilen uygulanmış olmadıkça ücret dikkate alınmaz.
Bankaların uyguladıkları faiz oranlan bir ya da birkaç aylık veya bir yıllık vadelerle belirlenmektedir. Bunlardan en uzun vade bir yıl olup, en yüksek faiz oranı da bir yıllık mevduata uygulanmaktadır. Bu durumda kıdem tazminatı için uygulanması gereken faiz, ödeme gününün kararlaştırıldığı ya da temerrüdün gerçekleştiği zamanda bankalarca bir yıllık mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı olmalıdır. Aynı miktar için ikinci yılın başlangıcındaki en yüksek banka mevduat faizinin belirlenerek uygulanması, gecikme daha da uzunsa takip eden yıllar için de aynı yönteme başvurulması gerekir. Yıl içinde artan ve eksilen faiz oranları dikkate alınmaz. Yıllar itibarıyla faiz oranları değişebileceğinden kararda faiz oranının gösterilmemesi gerekir.
Dava dilekçesinde belli bir faiz oranı ya da başka bir faiz türü gösterilmişse, HUMK’nun 74. maddesi uyarınca istekle bağlılık kuralından hareket edilerek bu faiz oranını aşmayacak şekilde faize karar verilmelidir.
Kıdem tazminatının taksitler halinde ödenmesini kabul eden işçi, bu konuda iradesinin fesada uğratıldığını ileri sürüp kanıtlamadığı sürece faiz hakkından vazgeçmiş sayılır. Taksitlerin zamanında ödenmesi durumunda ayrıca faize hak kazanılamaz. Bu konuda daha sonraki taksitlerin ödemesi sırasında ihtirazı kayıt ileri sürülmesinin sonuca bir etkisi yoktur. Ancak, taksitlerden bir ya da bazılarının gününde ödenmemesi durumunda hak kazanılan kıdem tazminatının tamamı için faize karar verilmelidir. İşçinin taksitli ödemeyi öngören ödeme planını kabulü, ancak taksitlerin gününde ödenmesi halinde işveren yararına sonuç doğurur. Taksitler gününde ödenmediğinde işçinin taksitli ödeme anlaşmasıyla bağlı olduğundan söz edilemez. İşçi, işverence anlaşmaya uyulacağı varsayımı ile taksitli ödemeyi kabul etmiş sayılmalıdır. İş Hukukunda işçi yararına yorum ilkesi de bunu gerektirir. Böyle olunca kıdem tazminatının taksitler halinde ödenmesini öngören anlaşmanın işverence ihlali halinde işçi, kıdem tazminatının tamamı için fesih tarihinden itibaren faize hak kazanır. Daha önce yapılan ödemeler de Borçlar Kanunu’nun 84. maddesi uyarınca öncelikle faize ve masraflara sayılmalıdır.
Kıdem tazminatı gecikme faizi niteliği itibarıyla bir faiz olmakla faize faiz yürütülmesi mümkün olmaz. Dairemiz kararları bu yönde kökleşmiştir ( Yargıtay 9. HD. 27.06.2005 gün 2005/ 19196 E., 2005/ 22752 K ). Faiz alacağı başlı başına icra takibi ya da davaya konu olmuş olsa dahi, faiz niteliğini kaybetmediğinden ayrıca faize hak kazanılamaz.
Somut olayda dosya kapsamına göre davacının davadan önce 1475 Sayılı Yasanın 14/3. maddesine göre bağlı bulunduğu kurum ya da sandığa başvurduğuna ilişkin belgeyi davalı belediyeye vermediği anlaşıldığından kıdem tazminatı açısından dava tarihinden itibaren faize karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
b-Davacının ilave tediye alacağına hak kazanıp kazanmadığı konusu da taraflar arasında ihtilaflıdır.
İlave tediye alacağının kapsamı, yararlanacaklar, yararlanma şartları, miktarı ve ödeme zamanı 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması Hakkındaki Kanun ile düzenlenmiştir. Kanun 1. maddesinde devlet ve ona bağlı kurumların hangileri olduğu, ayrıca yararlanacak kişiler açıkça belirtilmiştir.
Buna göre;
A. İşveren kapsamı yönünden devlete ve ona bağlı olmak üzere,
1. Genel, katma ve özel bütçeli daireler,
2. Sermayesi değişen kurumlar,
3. Sermayesinin yarısından fazlası devlete ait olan şirket ve kurumlar ve bunlara bağlı kuruluşlar,
4. Belediyeler ve belediyelere bağlı kuruluşlar,
5. 3460 ve 3659 Sayılı Kanun kapsamına giren, sermayesinin tamamı devlete ait olan veya bu sermeye ile kurulan iktisadi devlet kuruluşları,
6. Yukarda belirtilenlerden olmayan diğer kurum, banka ve ortaklıklar olarak yasada açıkça belirtilmiştir.
3460 Sayılı Yasa bugün itibari ile yürürlükte olan bir yasa değildir. 3659 Sayılı Yasa ise, banka ve devlet kurumlarında çalışan memurların aylıkları ile ilgili düzenleme getirmiş ve halen yürürlüktedir. Bu yasanın 1. maddesinde, kapsama giren kurumlar daha ayrıntılı açıklanmıştır.
Bu kapsamda yukarda belirtilen kurumlarca, sermayesinin yarısından fazlasına iştirak suretiyle kurulan kuruluşlar ve bunların aynı nispette iştirakleriyle vücut bulan kurumlar, ticaret ve sanayi odaları ve borsalar veya satın alınıp belediyelere bağlanan müesseseler de kanun kapsamına alınmıştır.
Keza 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu’nun merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri, sosyal güvenlik kurumlan ve mahalli idarelerden oluşan genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri ekli cetvellerde sayılmıştır. Bu cetvellerde genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, özel bütçeli idareler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar ve sosyal güvenlik kurumlarında çalışanların kanun kapsamında olduğunun kabulü gerekir.
Sonuç itibari ile kapsam bakımından, devlet tarafından yasa ve yasanın verdiği yetki ile idari işlemle kurulan ve kamusal yetki ve ayrıcalıklardan yararlanan kamu tüzel kişilikleri ve bunlara bağlı kuruşlarda iş sözleşmesi ile çalışanlara uygulanacağı görülmektedir.
B. işçi yönünden kapsama gelince:
İş Kanunu kapsamına girsin girmesin, yukarda belirtilen devlet ve ona bağlı kurumlarda İş Kanunu’nun 1. maddesindeki tanıma göre işçi sayılan herkes bu alacaktan yararlanacaktır. Kanun, 4857 ve 1475 sayılı İş Kanunu’ndan önceki İş Kanunu’na atıfta bulunmuştur. 4857 sayılı İş Kanunu işçi tanımına 2. madde de yer vermiştir. Buna göre “bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi” denir. O halde bir iş sözleşmesine dayanarak, yukarda belirtilen kurumlarda çalışan her işçiye ilave tediye ödemesinin yapılması gerekir.
C. Ödenecek ücret yönünde kapsam:
Maddenin son cümlesinde yukarda belirtilen işyerlerinde çalışan işçilere ücret sistemleri ne olursa olsun her yıl için birer aylık ücret tutarında ilave tediye ücreti ödeneceği belirtilmiştir. Devlet ve ona bağlı maden işletmelerinin yeraltında çalışan işçilere, ayrıca bir aylık ödeme dışında birer aylık daha ödemenin yapılacağı kanunun 2. maddesinde açıklanmıştır.
Kanunun 3. maddesinde, işçilere her yıl için birer aylık ( yeraltında çalışan işçilere her yıl için ikişer aylık ) ilave tediye dışında, birer aylık ücret istihkaklarını geçmemek üzere Bakanlar Kurulu kararı ile aynı oranda bir ilave tediye ödemesi yapılabileceği belirtilmiştir.
Keza kanunun Ek 1. maddesi ile ilave tediyelerin toplu iş sözleşmesi ile kararlaştırılması halinde buna sınır getirilmiş ve “Bu kanun uyarınca işçilere yapılan ilave tediyelerden ayrı olarak, her yıl için her biri bir aylık istihkakları tutarını ( hafta ve genel tatil ücretleri dahil ) geçmemek şartıyla toplu iş sözleşmeleri ile en çok iki ikramiye daha verilebilir” düzenlemesine yer verilmiştir. Toplu iş sözleşmesi ile yukarda belirtilen kurumlarda çalışan işçilere en çok iki ay daha ilave tediye ödeneceğinin kararlaştırılabileceği, bu miktar üzerinde ödeme yapılacağı şeklindeki düzenlemenin yasal sınırı aşan miktarda geçersiz olacağını kabul etmek gerekir.
Kanun, kapsam içinde olmayan ancak toplu iş sözleşmesi uygulanacak işyerleri içinde ek 2. madde ile bir sınırlama getirmiş ve kapsamda kalmayan işyerlerinde toplu iş sözleşmeleri ile en çok 4 aylık, yeraltındaki işyerlerin de ise en çok 5 aylık ilave tediye oranında ücret ödeneceği kuralına yer vermiştir. Ancak bu tür işyerlerinde toplu iş sözleşmesi ile kararlaştırılan bu tür ödemeleri ilave tediye olarak değil, akdi ikramiye olarak kabul etmek yerinde olacaktır.
Kanunun 4. maddesine göre, ilave tediye alacağının ödeme zamanını, Bakanlar Kurulu belirler. Bakanlar Kurulu’nun karan ile ilave tediye alacağı muaccel hale gelir. Ödeme zamanı belli taraflarca kararlaştırılmadığından, Borçlar Kanunu 101. maddesi uyarınca, temerrüt için alacaklının ihtarına gerek vardır. İlave tediye alacağı yasadan kaynaklandığından, talep halinde temerrüt tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi gerekir.
Aynı madde de ilave tediye alacağının nasıl hesaplanacağı ve kesinti yapılıp yapılmayacağı belirtilmiştir. Buna göre aylık olarak bu alacağın hesaplanmasında, fazla mesai, evlilik, çocuk zamları veya primleri, ayni yardımlar, hafta ve genel tatil ücretleri gibi esas ücrete dahil olan ödemeler dikkate alınmaz. Bu düzenleme nedeni ile ilave tediye alacağının bir ay için 26 gün üzerinden hesaplanması gerekir.
İlave tediye alacağından sigorta primleri kesilmez. Ancak 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 Sayılı Yasanın 80/c ve 105. maddeleri uyarınca ücretin eki niteliğindeki bu ödeme, 01.10.2008 tarihinden itibaren sigorta prim kesintisine tabidir.
İlave tediye alacağı, ödeme tarihinde işçinin işinden ayrılmış olup olmadığına bakılmaksızın hak edilen yıl içinde o yerde veya aynı idare, teşekkül ve müesseseye ait muhtelif yerlerde geçmiş olan hizmetlerinin toplamı oranında ve son çalıştığı yerde ödenir, işçi tam yıl çalışmamış ise, ilave tediye o yıl için kıstelyevm esasına göre hesaplanıp ödenecektir.
İşçinin ilave tediye alacağına, esas olacak çalışma süresinin hesaplanmasında iş sözleşmesinin devamı müddetine rastlayan yasal ve idari izinler, hastalık izinleri, hafta tatili ile ulusal, bayram ve genel tatil günleri, çalışılmış gibi hesaba katılır.
Somut olayda mahkeme davacının, davalı belediyenin kadrolu işçisi olmadığı gerekçesi ile 4857 Sayılı Yasanın 2/8. maddesi hükmü uyarınca ilave tediye alacağı talebini reddetmiştir. Ancak dairemizden geçen davalı ile aynı durumdaki birçok işçi tarafından açılan işe iade davalarında işçilerin muvazaa nedeni ile baştan beri davalı belediyenin işçisi olduğu kabul edilmiştir. Yine başka alacaklar yanında ilave tediye istemi ile bazı işçiler tarafından açılan ve kabul edilen davalarda verilen mahkeme kararlan onanmıştır. Bu duruma göre dairemizin istikrar kazanan içtihatları uyarınca taşeron nezdinde çalışan davacının da baştan beri davalı belediye işçisi olması nedeni ile ilave tediye alacağının yukarıdaki ilkeler ışığında tespiti ile kabulü gerekirken aksine düşünce talebin reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.01.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.