T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/46028
K. 2011/8151
T. 22.3.2011
• FAZLA ÇALIŞMA ALACAĞI ( Asıl Alacaktan Yapılan İndirimler Sebebiyle Reddine Karar Verilen Miktar Bakımından Kendisini Vekille Temsil Ettiren Davalı Yararına Avukatlık Ücretine Hükmedilemeyeceği )
• VEKALET ÜCRETİ ( Fazla Çalışma Alacağı – Asıl Alacaktan Yapılan İndirimler Sebebiyle Reddine Karar Verilen Miktar Bakımından Kendisini Vekille Temsil Ettiren Davalı Yararına Avukatlık Ücretine Hükmedilemeyeceği )
• BİLİRKİŞİ RAPORU ( Sezon İçinde Kalan Diğer Bazı Aylarda da Fazla Mesai Tahakkuku Bulunduğu ve Ücretin Davacı İşçinin Hesabına Yatırıldığı – Bilirkişi Tarafından Bu Ayların Hesaplamalarda Dışlanıp Dışlanmayacağı Üzerinde Durulacağı )
• FAZLA MESAİ ALACAĞININ HESAPLANMASI ( Sezon İçinde Kalan Diğer Bazı Aylarda da Fazla Mesai Tahakkuku Bulunduğu ve Ücretin Davacının Hesabına Yatırıldığı – Bilirkişi Tarafından Bu Ayların Hesaplamalarda Dışlanıp Dışlanmayacağı Üzerinde Durulacağı )
4857/m.41
ÖZET: Davacı fazla mesai ile ikramiye alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Fazla çalışma asıl alacaktan yapılan indirimler sebebiyle reddine karar verilen miktar bakımından kendisini vekille temsil ettirmiş olan davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilemeyeceği kabul edilmiştir. Bu husus dikkate alınmalıdır.
Bilirkişi raporunda fazla mesai yapıldığı kabul edilen sezon içinde kalan ve tahakkuk bulunan bazı aylar fazla mesai ücreti hesabında dikkate alınmayıp dışlanmış ise de, ilgili yıllara ait bordrolardan sezon içinde kalan diğer bazı aylarda da fazla mesai tahakkuku bulunduğu ve bordroda yazılı ücretin davacının banka hesabına yatırıldığı anlaşılmaktadır. Bilirkişi tarafından fazla mesai tahakkuku bulunan ilgili yıllara ait bu ayların hesaplamalarda dışlanıp dışlanmayacağı üzerinde durulmalıdır.
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, fazla mesai ile ikramiye alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde duruşmalı olarak davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş ise de; HUMK’un 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili davacının aleyhe şartlar getiren işyeri değişikliğini kabul etmediğini beyan etmesi ve fazla mesai ile diğer bir kısım işçilik alacaklarının ödenmesini talep etmesi nedeni ile iş akdinin davalı işveren tarafından haksız ve bildirimsiz feshi nedeni ile kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai ve ikramiye alacağının hüküm altına alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davacının aktedilen hizmet sözleşmesinde bu hususta hüküm bulunmasına ve taşınma durumunun önceden kendisine bildirilmesine rağmen yeni işyerinde çalışmaya başlamadığını, işyeri değişikliğinin aleyhe olmaması nedeni ile haklı olmayan devamsızlığının ihtara rağmen devam etmesinden dolayı iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, davacının fazla mesai ve talebe konu diğer alacaklarının bulunmadığını beyanla davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davacının iş sözleşmesini fazla mesai ücretinin ödenmemesi nedeni ile haklı olarak feshettiği gerekçesi ile kıdem tazminatı ile fazla mesai ücretinin davalıdan tahsiline, diğer taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı tarafın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının yerinde olmaması nedeni ile reddine,
2-Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı ipin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda da ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
İşyerinde en üst düzey konumda çalışan işçinin görev ve sorumluluklarının gerektirdiği ücretinin ödenmesi durumunda ayrıca fazla çalışma ücretine hak kazanamaz. Bununla birlikte üst düzey yönetici konumunda olan işçiye aynı yerde görev ve talimat veren bir yönetici ya da şirket ortağı bulunması durumunda, işçinin çalışma gün ve saatlerini kendisinin belirlediğinden söz edilemeyeceğinden yasal sınırlamaları aşan çalışmalar için fazla çalışma talep hakkı doğar. O halde üst düzey yönetici bakımından şirketin yöneticisi veya yönetim kurulu üyesi tarafından fazla çalışma yapması yönünde bir talimatın verilip verilmediğinin de araştırılması gerekir. İşyerinde yüksek ücret alarak görev yapan üst düzey yöneticiye işveren tarafından fazla çalışma yapması yönünde açık bir talimat verilmemişse, görevinin gereği gibi yerine getirilmesi noktasında kendisinin belirlediği çalışma saatleri sebebiyle fazla çalışma ücreti talep edemeyeceği kabul edilmelidir.
Satış temsilcilerinin fazla çalışma yapıp yapmadıkları hususu, günlük faaliyet planları ile iş çizelgeleri de dikkate alınarak belirlenmelidir. Genelde belli hedeflerin gerçekleşmesine bağlı olarak prim karşılığı çalışan bu işçiler yönünden prim ödemelerinin fazla çalışmayı karşılayıp karşılamadığı araştırılmalıdır. İşçiye ödenen satış priminin fazla çalışmaların karşılığında ödenmesi gereken ücretleri tam olarak karşılamaması halinde aradaki farkın işçiye ödenmesi gerekir.
İş sözleşmelerinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu yönünde kurallara sınırlı olarak değer verilmelidir. Dairemiz, 270 saatle sınırlı olarak söz konusu hükümlerin geçerli olduğunu kabul etmektedir.
Günlük çalışma süresinin 11 saati aşamayacağı Kanunda emredici şekilde düzenlendiğine göre, bu süreyi aşan çalışmaların denkleştirmeye tabi tutulamayacağını ve zamlı ücret ödemesi veya serbest zaman kullanımının söz konusu olacağı kabul edilmelidir.
Yine işçilerin gece çalışmaları günde yedibuçuk saati geçemez ( m.69/3 ). Bu hal de günlük çalışmanın, dolayısıyla fazla çalışmanın bir sınırını oluşturur. Gece çalışmaları yönünden haftalık 45 saat olan yasal çalışma sınırı aşılmamış olsa da günde 7.5 saati aşan çalışmalar için fazla çalışma ücreti ödenmelidir. Dairemizin kararı bu yöndedir ( Yargıtay 9.HD. 23.06.2009 gün 2007/40862 E, 2009/17766 K ).
Fazla çalışma yönünden diğer bir yasal sınırlama da, İş Kanunu’nun 41. maddesinde yazılı olan fazla çalışma süresinin toplamı bir yılda ikiyüzyetmiş saatten fazla olamayacağı şeklindeki hükümdür. Ancak bu sınırlamaya rağmen işçinin daha fazla çalıştırılması halinde, bu çalışmalarının karşılığı olan fazla mesai ücretinin de ödenmesi gerektiği açıktır. Yasadaki sınırlama esasen işçiyi korumaya yöneliktir. Dairemizin kökleşmiş uygulaması bu yöndedir ( Yargıtay 9.HD. 18.11.2008 gün 2007/32717 E, 2008/31210 K. ).
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Fazla çalışmanın belirlenmesinde 4857 sayılı İş Kanununun 68. maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin dikkate alınması gerekir.
Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca son yıllarda indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır ( Yargıtay 9.HD. 12.11.2009 gün, 2009/ 15176 E, 2009/ 31514 K; Yargıtay, 9.HD. 18.07.2008 gün 2007/25857 E, 2008/20636 K ). Ancak, fazla çalışmanın taktiri delil niteliğindeki tanık anlatımları yerine, yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir.
Dairemiz kararlarında fazla çalışma ücretlerinden yapılan indirim kabul edilen fazla çalışma süresinden indirim olmakla davalı tarafın kendisini avukat ile temsil ettirmesi durumunda reddedilen kısım için davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiği ifade edilmişse de ( Yargıtay 9.HD. 11.02.2010 gün 2008/ 17722 E, 2010/ 3192 K. ) işçinin davasını açtığı veya ıslah yoluyla dava konusu arttırdığı aşamada mahkemece ne miktarda indirim yapılacağı bilinememektedir. Dairemizce 2011 yılı itibarıyla maktu ve nispi vekalet ücretlerinin yüksek oluşu da dikkate alınarak konunun yeniden ve etraflıca değerlendirilmesine gidilmiş ve her türlü indirimden kaynaklanan red sebebiyle davalı yararına avukatlık ücretine karar verilmesinin adaletsiz sonuçlara yol açtığı sonucuna varılmıştır. Özellikle seri davalarda indirim sebebiyle kısmen reddine karar verilen az bir miktar için dahi her bir dosyada zaman zaman işçinin alacak miktarını da aşan maktu avukatlık ücretleri ödetilmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Yine daha önceki kararlarımızda fazla çalışma asıl alacaktan indirim sebebiyle red vekalet ücretine hükmedilmekte ancak Borçlar Kanunu’nun 16l/son, 325/son maddeleri ile 43 ve 44. maddelerine göre ve yine 5953 sayılı Yasada öngörülen yüzde beş fazla ödemelerden yapılan indirim sebebiyle reddine karar verilen miktar için avukatlık ücretine hükmedilmemekteydi. Bu durum uygulamada karışıklığa yol açtığı gibi eşitsizlik de yaratmaktadır. Konuyla ilgili olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde bir kurala yer verilmediğinden Dairemizce eski görüşümüzden dönülmüş ve fazla çalışma asıl alacaktan yapılan indirimler sebebiyle reddine karar verilen miktar bakımından kendisini vekille temsil ettirmiş olan davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilemeyeceği kabul edilmiştir.
Somut olayda hükme esas alınan bilirkişi raporunda fazla mesai yapıldığı kabul edilen sezon içinde kalan ve tahakkuk bulunan bazı aylar fazla mesai ücreti hesabında dikkate alınmayıp dışlanmış ise de, mübrez 2005 ve 2004 yılına ait bordrolardan sezon içinde kalan diğer bazı aylarda da fazla mesai tahakkuku bulunduğu ve bordroda yazılı ücretin davacının banka hesabına yatırıldığı anlaşılmaktadır. Bilirkişi tarafından fazla mesai tahakkuku bulunan 2004 ve 2005 yıllarına ait bu ayların hesaplamalarda dışlanıp dışlanmayacağı üzerinde durulmayıp bu konuda değerlendirme yapılmadan rapor hazırlanmıştır.
Mahkemece yukarıda yazılı ilkeler doğrultusunda bilirkişiden anılan hususta ek rapor alınarak bir değerlendirilmeye tabi tutulduktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı rapora istinaden hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.03.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.