Yargıtay, kendi adına tescil yoluna başvurup karısından mal kaçırmak isteyen kötü niyetli kocalara engel olan çok önemli bir karara imza attı. Yüksek mahkeme, boşandığı kocasının adına kayıtlı konuttan “katkı payı” isteyen kadını haklı buldu.
Yargıtay’ın, benzer davalara “örnek” niteliği taşıyan konu dava İstanbul’da yaşandı. “Şiddetli geçimsizlik” nedeniyle kocasından boşanan A.T. adlı kadın, evlilik birliği devam ederken satın alınan ve kocasının adına tescil ettirilen konuttan “katkı payı” oranında maddi tazminat talep etti. Davayı inceleyen mahkeme, taraflar arasında “yazılı sözleşme” bulunmadığını gerekçe göstererek kadının tazminat talebini reddetti. A.T son çare Yargıtay’da temyize gitti. Yargıtay 13.Hukuk dairesi kadını haklı buldu ve yerel mahkeme kararını bozdu. Kararda “Eşlerin, evlilik birliği içinde geleceği güvence altına almak amacıyla birlikte yatırım yapmaları, hayatın olağan akışının bir gereğidir. Davacı kadının taşınmazın alımındaki ’katkı payı’nın belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir” denildi.
Boşanma davalarında en çok karşılaşılan problemlerden bir tanesi de boşanma davası öncesinde ve boşanma davası açıldıktan sonra bir eşin diğer eşten mal kaçırması halinde ne yapılması gerektiği sorunudur. Hem vatandaşlardan hem de avukat meslektaşlarımdan yoğun olarak aldığım bu sorunun cevabı çoğu kişiyi üzüyor. Öncelikle belirtmek gerekir ki, 2002 yılının Ocak ayında yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu kural olarak eşlerin evlilik birliği içinde edindikleri mal varlıkları üzerinde yarı yarıya hak sahibi olmalarını kabul ediyor. Bu kural mal rejimine edinilmiş mallara katılma mal rejimi adı veriliyor. Edinilmiş mallara katılma rejiminde öncelikle bilinmesi gereken, bu mal rejiminin aynî bir hak tanıdığı durumların genel olarak boşanma davalarında karşımıza çıkmaması. Yani boşanma davası söz konusu olduğunda edinilmiş mallara katılma rejimi ile talep edilebilecek olanın, edinilen malların değerinin yarısı olduğunun bilinmesi gerekiyor. İkinci olarak bilinmesi gereken husus ise, bu mal rejiminde mal varlığının tasfiye edilebilmesi için öncelikle – doğal olarak- mal rejiminin sona ermiş olmasının gerekmesi. Mal rejiminin sona ermesi ise evlilik birliğinin iptal, boşanma ya da ölüm gibi bir nedenle sona ermesi ya da farklı bir mal rejiminin seçilmesi anlamına gelmekte.