Esas :2010/11-249
Karar:2011/24
Tarih:29.03.2011
Dolandırıcılık suçundan sanık Hasan’ın 765 sayılı TCY 504/7, 80, 522, 59 ve 31. maddeleri uyarınca 3 yıl 10 ay 20 gün ağır hapis ve 35.700.000.000.-TL ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Sivas Birinci Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmiş ise de yürürlüğe giren yeni yasaların değerlendirilmesi amacıyla dosya Yargıtay C.Başsavcılığınca iade edilmiştir.
Lehe yasa değerlendirmesi yapan yerel mahkemece 20.09.2006 gün ve 6-133 sayı ile, sanığın 5237 sayılı TCY.nın 158/1-e, 43/1, 168/2, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis ve 25.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Sanık müdafiinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Onbirinci Ceza Dairesi’nce 03.05.2010 gün ve 6138-5612 sayı ile;
” …Sanığın DGD’den faydalandığı ve başkaca arazi bildirmek suretiyle yararlanma imkanı olmaması nedeniyle, arazilerini diğer sanıklara satmış gibi gösterip DGD başvurusu yaptırarak hesaplarına yatırılan parayı da aldığı vekaletnamelerle çekmekten ibaret eylemleri ile ilgili olarak toplanan delilleri CMK.nun 217. maddesine uygun olarak duruşmada edindiği kanaate göre, değerlendiren ve dolandırıcılık suçunun yasal unsurları itibariyle oluştuğunu kabul eden mahkemenin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığından; tebliğnamedeki bozma isteyen düşüncelere iştirak edilmemiştir.
Hükmolunan hapis cezasının süresi itibariyle sanık Hasan hakkında 5728 sayılı Yasa ile değişik CMK.nun 231. maddesinin uygulanma olanağı bulunmadığından toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığa yüklenen suçun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı artırıcı ve azaltıcı sebepler takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, 01.06.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7 ve 5349 sayılı Kanun’la değişik 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9. maddeleri uyarınca mahkemece 765 ve 5237 sayılı Yasa hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların denetime imkan verecek şekilde gösterilip birbiriyle karşılaştırılması suretiyle lehe yasa belirlenerek sonucuna göre hüküm kurulmuş ve incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanık müdafiinin suçun sabit olmadığına ilişen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanık Hasan hakkında uygulanan 5237 sayılı Yasa’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki hak yoksunluğunun koşullu salıverilmeye kadar uygulanabileceği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
Yasaya aykırı ise de, yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasında yer alan 5237 sayılı TCK.nun 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkartılarak yerine ‘TCK.nun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 1. fıkranın (c) bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki haklardan koşullu salıverilme tarihine, birinci fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına’ denilmek suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün düzeltilerek onanmasına” karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 30.11.2010 gün ve 219590 sayı ile;
“Yargıtay Onbirinci Ceza Dairesi ile Cumhuriyet Başsavcılığımız arasında itiraza konu edilen uyuşmazlık: Sanık Hasan’a (sanığın lehine olması nedeniyle) 5237 sayılı Yasa’nın 158/1-e maddesi gereğince dolandırıcılık suçundan verilen cezanın 5237 sayılı Yasa’nın 43. maddesi gereğince zincirleme suç hükümleri gereğince artırılıp arttırılamayacağına ilişkindir.
Ceza hukukunda yasadaki suç tanımına uygun olarak gerçekleşen her netice ilke olarak ayrı bir suç oluşturur ve fail kaç netice meydana getirmiş ise o kadar suç işlemiş sayılarak her birinden dolayı ayrı ve bağımsız cezalandırılır. Ancak bazı hallerde birden fazla netice meydana gelmiş olsa bile, faile meydana gelen netice kadar ceza verilmeyerek tek bir ceza verilmesi ile yetinilir. Birden fazla neticenin meydana gelmesine karşın faile tek ceza verilmesini gerektiren hallerden biri de zincirleme suçtur. Zincirleme suçta faile tek ceza verilirken, yasanın öngördüğü miktarda bir artırım da yapılması söz konusudur.
Zincirleme suç, 5237 sayılı Yasa’nın 43/1. maddesinin konumuza ilişkin ilk cümlesinde; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir’ biçiminde düzenlenmiştir.
5237 sayılı Yasa’nın 43/1. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için,
a- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,
b- İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,
c- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayımıza baktığımızda; sanık Hasan’ın 2002 yılına ait kamudan alabileceği doğrudan gelir desteğinin, sahibi olduğu sadece 500 dönüme kadar arsa miktarı ile sınırlı olması nedeniyle, daha fazla miktarda destekleme primi alabilmek için yanında çalışan diğer sanıklar ile biraraya gelerek düşünce ve eylem birliği içinde, sanık Hasan in sahibi ve zilyedi olduğu tapusuz arazileri, diğer sanıklara, 500 dönüm ve daha az miktarlarda el senedi ile satmış ve zilyetliğini devretmiş gibi adi senetler düzenledikleri, aynı zamanda sanık Hasan in diğer sanıkların hesaplarına yatırılacak destekleme paralarını da hesaplarından çekebilecek şekilde sanıklardan vekaletnameler aldığı, sanıklara farklı zamanlarda sözü edilen arazilere yönelik doğrudan gelir desteği başvurusu yaptırdığı ve diğer sanıkların hesaplarına yatırılan paraları da, aldığı vekaletnamelerle iki taksit halinde çektiği anlaşılmaktadır.
Sanık Hasan’ın suça konu eylemini, diğer sanıklarla düşünce ve eylem birliği içinde 2002 yılına ait kamudan alabileceği miktardan daha fazla miktarda destekleme primi alabilmek kastı ile gerçekleştirdiği, suçun tamamlanma tarihinin de suça konu tüm menfaatin elde edildiği tarih olduğu, sanık Hasan’ın amacına ulaşabilmek için diğer sanıklara farklı zamanlarda sözü edilen arazilere yönelik doğrudan gelir desteği başvurusu yaptırmasının, amaçladığı dolandırıcılık suçunun unsuru olan hileli hareketleri oluşturacağı bu nedenlerle de sanık Hasan’ın da kamu kurumuna karşı işlenen tek dolandırıcılık suçundan cezalandırılması gerektiğinin kabulü gerekmektedir” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire düzelterek onama kararının kaldırılmasına ve dosyanın Özel Daire’ye gönderilmesine karar verilmesi isteminde bulunulmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığı’na gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu’nca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Sanığın 5237 sayılı TCY.nın 158/1-e, 43/1, 168/2, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis ve 25.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilen somut olayda Yargıtay C.Başsavcılığı ile Özel Daire arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulu’nca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa dolandırıcılık suçundan verilen cezanın zincirleme suç hükümleri uyarınca arttırılmasında isabet bulunup bulunmadığına ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Sanığın K… ilçesinde kuyumculuk yaptığı, bu ilçeye bağlı A… Köyünde geniş miktarda arazileri bulunduğu ve doğrudan gelir desteğinden (DGD) yararlandığı, kişi başına 500 dönümden fazla arazi için doğrudan gelir desteği verilmemesi nedeniyle destek alamayacağı diğer arazilerini, itiraza konu edilmeyen diğer sanıklar Ahmet’e 16.03.2001, Kürşat’a 25.03.2001, İlhami’ye 15.04.2001, Sami’ye 06.05.2001 ve Hamit’e ise 14.04.2002 tarihinde satıldığına dair adi senetler düzenlendiği, arazilerin bulunduğu köyde oturmayan ve çiftçilik yapmadığı saptanan diğer sanıkların gerekli belgeleri tamamlayarak değişik tarihlerde doğrudan gelir desteği almak için K… İlçe Tarım Müdürlüğü’ne başvurdukları, kabul edilen başvuruları nedeniyle hesaplarına doğrudan gelir desteği kapsamında 2002 yılı Aralık ayı içinde toplam 16.065.000.000 Liranın yatırıldığı, ancak paranın tamamının bu kişilerden daha önceden alınan ve K… Noterliği’nce düzenlenmiş vekaletnameler ile sanık Hasan tarafından bankadan değişik tarihlerde çekildiği anlaşılmaktadır.
Sanığın eylemini bu şekilde gerçekleştirdiği konusunda yerel mahkeme, Özel Daire ve Yargıtay C.Başsavcılığı arasında bir uyuşmazlık bulunmamakta, bu kabul dosya içeriğine de uygun düşmektedir.
5237 sayılı TCY.na hakim olan ilke gerçek içtima olduğundan, bunun sonucu olarak, “kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza” söz konusu olacaktır. Nitekim bu husus Adalet Komisyonu raporunda da; “Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, “kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır’ şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimai bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır” şeklinde ifade edilmiştir. Bu kuralın istisnalarına ise, 5237 sayılı TCY.nın “suçların içtimai” bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir.
Ceza hukukunda yasadaki suç tanımına uygun olarak gerçekleşen her netice ilke olarak ayrı bir suç oluşturur ve fail kaç netice meydana getirmiş ise o kadar suç işlemiş sayılarak her birinden dolayı ayrı ve bağımsız cezalandırılır. Ancak bazı hallerde birden fazla netice meydana gelmiş olsa bile, faile meydana gelen netice kadar ceza verilmeyerek tek bir ceza verilmesi ile yetinilir. Birden fazla neticenin meydana gelmesine karşın faile tek ceza verilmesini gerektiren hallerden biri de zincirleme suçtur. Zincirleme suçta faile tek ceza verilirken, yasanın öngördüğü miktarda bir artırım da yapılması söz konusudur.
Zincirleme suç, 765 sayılı Yasa’nın 80. maddesinde; “Bir suç işlemek kararının icrası cümlesinden olarak kanunun aynı hükmünün birkaç defa ihlal edilmesi, muhtelif zamanlarda vaki olsa bile bir suç sayılır” şeklinde düzenlenmişken, 5237 sayılı TCY.nın 43/1 maddesinde; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır” biçiminde düzenlenmiştir.
5237 sayılı Yasa’nın 43/1. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için;
a- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,
b- İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,
c- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.
765 sayılı TCY.nda yer alan “muhtelif zamanlarda vaki olsa bile” ifadesi karşısında, aynı suç işleme kararı altında birden fazla suçun aynı zamanda işlenmesi durumunda diğer koşulların da varlığı halinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi olanaklıdır. Nitekim 765 sayılı TCY.nın yürürlüğü zamanında bu husus yargısal kararlarla kabul edilmiş ve uygulama bu doğrultuda yerleşmiştir.
5237 sayılı TCY.nın 43/1 maddesinde bulunan, “değişik zamanlarda” ifadesinin açıklığı karşısında öğretide de, zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için suçların farklı zamanlarda işlenmesi gerektiği konusunda görüş birliği bulunmaktadır. Zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için, suçların mutlaka değişik zamanlarda işlenmesi gereklidir ki, bunun sonucu olarak, aynı mağdura, aynı zamanda, aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda tek suçun oluşacağı kabul edilmiştir. Bu halde zincirleme suç hükümleri uygulanarak artırım yapılamayacak, ancak bu husus TCY.nın 61. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesinde gözönüne alınabilecektir.
Burada “aynı zaman” ve “değişik zaman” kavramları üzerinde de durulmalıdır. Yasada bu konuda bir açıklık bulunmadığından ve önceden kesin saptamaların yapılması da olanaklı olmadığından, bu husus her somut olayın özelliği gözönüne alınarak değerlendirilmeli ve eylemlerin “değişik zamanlarda” işlenip işlenmediği belirlenmelidir.
Bu açıklamalar ışığında tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde;
S… İli K… İlçesinde kuyumculuk yapan, bu ilçeye bağlı A… Köyünde geniş miktarda arazileri bulunan ve belirli bir miktardaki arazisi için doğrudan gelir desteğinden (DGD) yararlanan sanığın, destek alamayacağı arazilerini, o köyde oturmayan ve çiftçilik yapmadıkları saptanan diğer sanıklara adi senetler düzenlemek suretiyle satmış gibi gösterdiği, gerekli belgelerin tamamlanarak doğrudan gelir desteği almak için K… İlçe Tarım Müdürlüğü’ne değişik tarihlerde yapılan başvuru üzerine, banka hesaplarına doğrudan gelir desteği kapsamında 2002 yılı Aralık ayı içinde toplam 16.065.000.000 Liranın yatırıldığı ve bankaya yatırılan paranın tamamının bu kişilerden daha önceden alınan vekaletnameler ile sanık tarafından değişik zamanlarda çekildiği konularında anlaşmazlık bulunmayan olayda; dolandırıcılık suçlarının, aynı suç işleme kararı altında, aynı mağdura karşı ve değişik zamanlarda işlenmiş olması karşısında sanık hakkında 5237 sayılı TCY.nın 43/1. maddesinin uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı’nın haklı nedene dayanmayan itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 29.03.2011 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.