T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2007/2-650
K. 2007/599
T. 19.9.2007
• BOŞANMA DAVASININ REDDİNİN KESİNLEŞMESİNDEN SONRA ÜÇ YIL GEÇMESİ ( Ortak Hayatın Yeniden Kurulamadığı İddiası – Davalı Kadının Nafakaya İlişkin Dava Dilekçe Muhteviyatından da Olgunun Anlaşılması )
• BOŞANMA ( İlk Davanın Reddinin Kesinleşmesinden Sonra Geçen Üç Yılda Ortak Hayatın Yeniden Kurulamadığı İddiası – Davalı Kadının Nafakaya İlişkin Dava Dilekçe Muhteviyatından da Olgunun Anlaşılması )
• ORTAK HAYATIN YENİDEN KURULAMADIĞI İDDİASI ( Boşanma/Davalı Kadının Nafakaya İlişkin Dava Dilekçe Muhteviyatından da Olgunun Anlaşılması – İlk Davanın Reddinin Kesinleşmesinden Sonra Üç Yıl Geçtiği/Hükmedilmesi Gereği )
• NAFAKA DİLEKÇESİ MUHTEVİYATINDAN ORTAK HAYATIN YENİDEN KURULAMAYACAĞININ ANLAŞILMASI ( Boşanmaya Hükmedilmesi Gereği – İlk Davanın Reddinin Kesinleşmesinden Sonra Üç Yıl Geçtiği )
4721/m. 166/son
ÖZET : Davacı şiddetli geçimsizlik nedeniyle daha önce açtığı boşanma davasının sabit olmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, bu kararın kesinleştiğini; kararın kesinleşmesinden sonra tarafların bir araya gelmediklerini, 3 yılı aşkın süre geçmesine rağmen ortak hayatın yeniden kurulamadığını, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ileri sürerek boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı kadının davacı aleyhine açtığı nafakaya ilişkin davada, vekili tarafından verilen dava dilekçesinde “…Davalı boşanma davasının reddedilmesinden sonra da eşine ve çocuklarına dönmemiştir. Davalı evlilik birliğine emek ve malvarlığı ile hiçbir katkı sunmamıştır. Müvekkilem uzun süredir ayrı yaşamaktadır…” sözlerine yer vermiştir. Bu dilekçe muhteviyatından da, tarafların ayrı yaşama, bir araya gelmeme olgusunun gerekleştiği sonucuna varılmıştır.
DAVA : Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 1. Aile Mahkemesince davanın reddine dair verilen 16.02.2006 gün ve 2005/853 E. – 2006/99 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 26.12.2006 gün ve 206/6871 – 18412 sayılı ilamı ile;
( … Reddedilen 2001/388 esas sayılı boşanma davasından sonra evlilik birliğinin, yasanın aradığı anlamda yeniden kurulamadığı; 2005/720 esas sayılı nafaka dosyasında kadının kendi beyanı ve tanık ifadeleriyle sabittir. Türk Medeni Kanunu madde 166/son koşulları oluşmuştur. Davanın kabulü gerekirken reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, Türk Medeni Kanunu’nun 166/son maddesine dayalı boşanma isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, tarafların 5.2.1978 tarihinde evlendiklerini, bu evlilikten 1980 doğumlu Ozan, 1986 doğumlu Sadık, 1990 doğumlu Derya isimli müşterek çocukları bulunduğunu; davacının şiddetli geçimsizlik nedeniyle daha önce açtığı boşanma davasının sabit olmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, bu kararın kesinleştiğini; kararın kesinleşmesinden sonra tarafların bir araya gelmediklerini, 3 yılı aşkın süre geçmesine rağmen ortak hayatın yeniden kurulamadığını, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ileri sürerek boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuş, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak kurulan hüküm Özel Dairece, yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
Mahkemece dinlenen davacı tanıkları, reddedilen önceki davanın kesinleşmesinden sonra tarafların bir araya gelmediklerini beyan etmişlerdir.
Davalı tanıkları ise davacı Aydoğan Şentürk’ün zaman zaman eve geldiğini, evle ilişkisini kesmediğini bildirmişlerdir. Ne var ki, iddia ve savunma ile tanıkların beyanları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, tarafların evlilik birliği devam edecek şekilde beraberliklerinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca, davalı Durdu Şentürk’ün davacı aleyhine açtığı nafakaya ilişkin davada, vekili tarafından verilen dava dilekçesinde “…Davalı boşanma davasının reddedilmesinden sonra da eşine ve çocuklarına dönmemiştir. Davalı evlilik birliğine emek ve malvarlığı ile hiçbir katkı sunmamıştır. Müvekkilem uzun süredir ayrı yaşamaktadır…” sözlerine yer vermiştir. Bu dilekçe muhteviyatından da, tarafların ayrı yaşama, bir araya gelmeme olgusunun gerekleştiği sonucuna varılmıştır.
O halde Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 19.09.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.